15 Eylül 2012 Cumartesi

YÜREĞİNE SOR (1.bölüm)



ELA

  Evimin terasında oturmuş,hayallere dalıyorum yine..Etrafımda dizili rengarenk çiçekleri seyretmek,onların mis kokularını içime çekmek,sonra dalıp dalıp gitmek..
Son günlerde yaptığım en büyük faaliyet bu olsa gerek.Başka yapılabilecek ne var ki.Üniversite sınavına girdikten sonra oturup beklemekten ve hayal kurmaktan başka ne gelir ki elimden.

 Güzel hazırlanamamıştım sınava,malum dershaneye verecek paramız yok,gerçi babamın ölümünden sonra hiçbir şeye verecek paramız yok.Bir evimiz var oturabilmemiz için,babamdan kalan tek ve en önemli miras.Orta hallinin altında ki bütün insanların dile getirdiği gibi kıt kanaat geçiniyoruz işte.

  Bütün olumsuzluklara rağmen elimden geleni yaptım,kazanmak için gece gündüz çalıştım.Ailemin hayatı söz konusuydu çünkü,annem bana muhtaçtı,şimdi çalışıyordu ama ileride yaşlanacak ve benim bakımıma ihtiyacı olacaktı.
  Çok para kazanmalıydım,annem için...
  Genç yaşta sevdiğine kaçan ve iki yıl sonra kucağında bebeğiyle geri dönen ablam için..
  Küçük yeğenim Melisa için..

  Çok çalışmalı ve onları kimseye muhtaç etmemeliydim.Bunları yapabilmem için üniversiteyi kazanıp bir an önce mesleğimi elime almam gerekiyordu.

                                                              ---o---o---o---o---o---

 __Ela tatlım, yemek hazır.Yemek yemeyi düşünüyorsun değil mi?

 __Lütfen,komik olmaya çalışma,burada geleceğim söz konusu ve biraz dağıtmam normal sanırım.

 __Ne kadar endişeli olduğunu biliyorum,bu bizide çok üzüyor,özellikle annem.Seni dershaneye gönderemediği için,iki kat fazla üzüyor kendisini,böyle davranmaktan vazgeç.Hem,henüz hiçbirşey bitmedi sen sınavı kacanaksın ve hayallerin gerçek olacak,inan bana.

 __Keşke bu söylediklerine inanabilsem,ama çok korkuyorum bu benim ömrüm,geleceğim,hayallerim.

 __Yeter artık,düşünmemeye çalış ve gömüldüğün o sandalyeden kalk yoksa yemeğe geç kalacağız.Annemi kızdırmak istemezsin sanırım.

  Ablasının gelmesiyle daldığı derin düşüncelerden çıkan Ela,bir yandan ablasının sorularını cevaplıyor diğer yandanda kendisini toparlamaya çalışıyordu.Çünkü ailesinin ne kadar üzüldüğünü görebiliyordu.Kazanamadığı takdirde,annesinin nasıl kahrolacağını tahmin edebiliyordu.Onu böylesine düşündüren en çok da buydu zaten,ailesini üzmek.

 Annesi,babasının ölümünden sonra yani üç yıldır,kendisini çocuklarına adamış ve gece gündüz ne iş bulduysa yapmış,evlatlarını kimseye muhtaç bırakmamıştı.Dört dörtlük bir hayat yaşatamasada geçimlerini sağlamıştı.

Sevda'nın evden kaçması acı bir yıkım olmuştu ailede,bundan daha büyük bir acı var mı diye düşünürlerken,evin reisi olan babalarını kaybetmişlerdi,feci bir trafik kazasında.Yıkım üstüne yıkım,acı üstüne acı..

 Ela,annesinin çektiği onca sıkıntıdan sonra,oturup hayatını yaşamak istemiyordu.Çok çalışmak ve annesinin omuzunda ki yükü hafifletmekti tek düşüncesi ve hala çok tedirgindi.

 Sınavı kazanamaması,dünyanın sonu olmazdı elbette,bir iş bulur çalışır,yine bakardı annesine,ama Ela okuyup öğretmen olmak istiyordu.Tamda babasının arzu ettiği gibi.Hem öğretmen olursa ek ders verebilir ve daha çok para kazanabilirdi.

 Sonra yeğeni vardı Melisa..
 Henüz iki yaşında ve hayatın en başındaydı.Sık sık hasta oluyor ama sağlık ocağından öteye gidemiyordu.Düzgün bir hastanede,işinin ehli bir doktorun emin ellerinde tedavi edilmeliydi.

 Ela'nın düşünmek için o kadar nedeni varken,nasıl sakin kalabilirdi ki.Geçicide olsa bir iş bulmalıydı.

                                                      ---o---o---o---o---o---

 Ela

  Çalışmaya başlayalı iki hafta oldu,tezgahtarlık yapmayı daha önce hiç düşünmemiştim ama gayet zevkli bir işmiş,çeşit çeşit insan geliyor,hepsinin de tarzı farklı,isteği farklı..Zamanla öğreniyorum işte.

 Bu arada sonuçlar açıklandı,iyi sayılacak bir puan almışım çok şaşırdım,bu kadarını beklemiyordum.Kendimi fazlaca hafife almışım sanırım.Tercihlerimide yaptım,en üst sıraya burslu özel okulları yazdım,tabi sadece eğitim fakültesi.

 Öğretmen olacağım ben,artık daha fazla güveniyorum kendime ve iyi bir okula yerleşeceğim.Yalnız,sonuca ulaşabilmem için biraz daha zaman gerekiyor.Sanırım beklemeye alıştım.

 Günler okadar hızlı geçiyordu ki,çalışmak iyi geldi.Azda olsa para geçti elime,pekde alışık olmadığım bir durum bu.
                                               
                                                  ---o---o---o---o---o---

 Bu gün çok güzel geçmişti ve keyfim yerindeydi çünkü,beklediğim gün sonunda gelmiş ve tercihler belli olmuştu.İstanbul Yeditepe Üniversitesini kazanmıştım hemde tam burslu,Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği..
Keyfimi ne kaçırabilirdi ki.

 Ev halkına müjdeli haberi verebilmek için sabırsızlanıyordum.Annem ne kadarda çok sevinecekti.

 __Hey millet ben geldim

 __......

 __Huuu,huuu, kimse yok mu?

 Çok enteresan,normalde bu saatte herkes evde olurdu,bir sorun mu olmuştu acaba,yoksa Melisa yine hastalanmışmıydı.

 Alel acele telefonu elime alıp ablamı aradım ama,telefonu açmayışı beni dahada çok telaşlandırdı.Annemde telefonunu evde bırakmıştı,neler oluyordu ki bir anlam veremedim.

 Saatler sonra telefonum çaldı,arayan ablamdı.Annemin hastalandığını ve hastanede olduklarını söyledi.Apar topar hastaneye koştum,tansiyonu yükselmiş,işyerinde canını sıkmışlar biraz.Neyse ki çabuk toparladı ama gece yarısı evimize dönebildik.

 Bu şekilde devam edemezdi,annemin daha fazla çalışmasına izin  vermeyecektim.Aynı korkuyu yaşamaya yüreğim dayanmazdı.Aslında çözümü vardı,annem iki çocuk büyüttüğüne göre Melisa'yada bakabilirdi.Ablam çalışacaktı bundan sonra ,okuldan arta kalan zamanlarda bende çalışmaya devam edecektim.

 Artık,annemin köşesine çekilip torun bakma zamanı gelmiştide geçiyordu bile..

 FERDA HANIM (Anne)

 Kızlarımı bu derece korkutmaya hakkım yoktu,biliyordum.Fakat,bedenim öyle yorulmuştu ki,ne zaman ve nerede tökezleyeceğimi kestiremiyordum.

 Yıllardır içimde biriktirdiğim acı,hüzün,ızdırap ve özlem...
 Hepside birbirine benzer duygular ve hepside beyni meşgul eden ama en çok beden zarar veren acımasız gerçekler.

 Sevda'nın kaçması yada eşimi kaybetmenin acısıyla başlamadı beden yorgunluğum.Çok uzun yıllar öncesine dayanıyordu acım.

 O zamanlar küçüktüm,daha ondört,onbeş yaşlarında

 Çok çocuklu kalabalık bir ailenin üçüncü evladıydım,başımda gözü kara iki ağabey ve benden küçük kardeşler..

 Yaşım küçüktü ama sorumluluğum büyüktü.Evin büyük kızıydı adım,evin temizliğiydi,kardeşlerinin bakıcısı.Hep ablaydım ben.

 Her konuşmanın başına eklenirdi 'sen ablasın'cümlesi.Nefret ederdim abla olmaktan,olur olmaz zamanlarda hiç sebepsiz yere abilerimden dayak yemekten.Küçük,güzel köyümüzden bile nefret ettirirdi bazen ,dedikoducu kadınları..

 Tabi birde güzel tarafı vardı çocukluğumun,bütün kötülüklerin dışında bırakmıştım o nu.Masum sevdamı.

 Bakkalın oğluydu haktan.On altısındaydı daha çocuktu,küçüktü ama sevdalıydı bana.

 Arada nehir kenarında buluşurduk,utanırdım ben bakamazdım yüzüne,gülerdi o da hoşuna giderdi.

 Masumduk biz,çocuktuk daha,ama büyüyecek ve evlenip sonsuza dek mutlu olacaktık.

 Olmadı..

 Şimdi düşündükçe yüreğim sızlar, hala aklımdan çıkmaz koparılışımız.

 Abimler duymuş bir gün,hışımla eve girdiklerinde anlayamadım olanları.Küfür ederek dövüyorlardı beni,hakaret ederek.Aklımda kalan tek kelime 'Namus' oldu.Namussuz muşum onlara göre,sevdim sevildim diye namussuz olmuşum,evleneceğim diye namussuz olmuşum,öyle mi?

 Günlerce evden çıkarmadılar beni,göremedim Haktan'ı .Ne sesini duydum nede haberini aldım.Abilerimin o na neler yapmış olabileceğini tahmin edebiliyordum ama,haber alamamak delirtiyordu beni.

 Bir gün 'hazırlan'dedi abim.
 'Görücü gelecek sana,evleneceksin'.
İçimde sönen umutlar yeşerdi,gülmeyen yüzümde çiçekler açtı.Sevinçle bekledim Haktan'ı.

 Ama,gelen o değildi,bir başkasına söz kesmiş abim,bana sormadan,fikrimi almadan.

 Şehirliymiş adam,zenginmiş.Epeydir varmış bu düşünce ,başlık parası alacaklarmış.Haktan meselesi duyulunca hızlandırmışlar olayı.

 'Yirmi beş yaşlarında vardır'dedi, annem.Sonradan anlattı bunları.

 Haktan'ı sordum ona,anadır belki insafa gelir diye son umut yalvardım anneme.

 Tek bir cevap çıktı ağzından, 'öldü o'.

 Abimler vurmuş,sözüm ona namuslarını temizlemişler.Zengin damat adayı olmasaydı ne olurdu acaba,yine çekip vururlar mıydı yoksa adet olduğu üzere evlendirirlermiydi.

 O nun ölümünü duymamış olduğuma inanamadım.Günlerce nasılda vicdansızca saklamışlardı benden.En acısıda,onu öldürenler burdaydı,evimizin ta ortasında,ama kim vurduya gitmiş ti.Hiç bir zamanda bulunamayacaktı katilleri..

 ...ve ben,kısa süre sonra,o zengin şehirliyle evlenip İstanbul'a geldim.Aileme olan nefretimi,onları asla aramayarak ve affetmeyerek dindirdim.

 Söyledikleri kadar zengin değildi eşim.Orta halli bir hayat yaşattı bana ve hiçbir zaman üzmedi.O na asla saygısızlık etmedim,hatta zaman içinde alıştım,sevdim,ama çocukluğumun yarası hiç geçmedi.Kalbimin bir köşesi hep Haktan için attı.

 Şimdi Sevda'yı anlıyorsam,o na kırılıp gücenmiyorsam bundandır.

 Belki mutsuz oldu ama yaşadı ve gördü.Kendi istediği için evlendi ve kendi rızasıyla ayrıldı.

 Ela içinde elimden geleni yaparım,çocuklarım yeter ki benden nefret etmesinler.Benim aileme karşı beslediğim duyguları onlar bana karşı hissetmesinler.

 Geçmişi düşünmek..

 Haktan'ı hatırlamak..

 Bana yaramamış olmalı ki,bedenim halsizleşti yine,gözlerim doldu.

 Şimdi aynaya bakıyorumda,yıllar nede çabuk geçiyor.Yanaklarıma çizgiler inmiş,saçlarım grinin en açık tonu ve kucağımda minik torunum Melisa..

 Evde kalmanın en güzel yanıda,Melisa'ya bakmak için kalmak olacak.