13 Kasım 2012 Salı

YÜREĞİNE SOR 24. BÖLÜM


  

        SERDAR 

  Ela'nın  evlenme teklifimi kabul etmesinin üzerinden koskoca iki hafta geçmişti.Artık sözlü sayılırdık ama yinede fazla görüşemiyor ,yalnız sık sık telefonda konuşuyorduk.

  Dün cumartesi olduğu halde Ela mesaiye kalmış ve görüşemeyeceğimizi söylemişti.Oysa bütün bir haftayı onunla karşılaşmanın hayaliyle geçirmiştim.

  Akşam dokuzdu sanırım,Ela aradı ve bu gün için kahvaltıya beklediklerini söyledi.Heyecandan elim ayağım titredi.Bir çırpıda "gelirim"dedim.Nasıl gitmezdim ki,çağıran Ela olduktan sonra.

  İlk defa sevdiğimin evine gidecektim.Bir başıma...

  Şimdi daha çok üzülüyorum kimsesizliğime.Çiçeğim,çikolatam ve yalnızlığım.Ardımda koskoca bir yalnızlık ordusuyla Ela'ya gidiyorum..

  İçim buruk ve gözlerim doluyor düşündükçe.Bazen gözlerimi kapatıyorum,unutmaya çalıştığım çocukluğum geliyor aklıma.

 Üzülüyorum..

  O küçük çocuk için ağlıyorum.O küçük çocuğa acıyorum.Tıpkı Birkan'a acıdığım gibi.

  Acı her yede aynıdır.Aşk her kalpte derin.

  Sonra inancım aydınlatıyor,düşüncelerimi. Rabbime sığınıyorum, yine kaderime büküyorum boynumu,büyük bir teslimiyetle.

  Çocuksu bir heyecanla aşıyorum kaldırımları.Yer yer örselenmiş,asfalt zeminlerden geçiyorum ve nihayet ulaşıyorum,bahçesi enva i çiçeklerle bezeli,gül yüzlümün sıcak mekanına.

  Birkaç saniye kapı ardında bekliyorum.Her yanı yuva kokan eve bakıyorum.Yeşil boyalı,demir bahçe kapısı ardına kadar açık.Paket taşlarla döşenmiş bir patika ve iki yanında yeşermiş çiçekler.

  Yolu izliyorum,doğruca evin kapısına götürüyor beni.Kapının hemen sağında,iki ahşap sandalye ve bir masa.

  Belli ki Ferda hanım akşam hahvelerini burada içiyor.Belki de Ela ders çalışıyor yada beni düşlüyor.Kim bilir ..

 Bu küçük evin her yanı hatıra her zerresi yaşanmışlık kokuyor.

  Sonra kapı aralanıyor,henüz ben zile basmamışken,henüz onu görmeye kendimi hazırlamamışken.

  Ayak bileklerine kadar uzanan açık yeşil bir elbise,Ela'nın gözlerini yeşile bürüyen.

  Omuzlarında yaklaşık bir karış fırfır dirseklerine kadar dökülen ve uçuş uçuş bir görüntü veren.

  ..ve incecik beline sarılmış geniş,kırmızı bir kemer.Tıpkı bir gelinin ki gibi..Öyle saf,öyle masum.

  Onu görünce gülümsüyorum,mutlu hissediyorum kendimi,aile hissediyorum.İlk defa aile hissediyorum.Baştan aşağı süzüyorum Ela'yı. Yine utandırıyorum onu.

  Elimde sımsıkı tuttuğum çiçeği uzatıyorum Ela'ya ve ardından çikolatayı.Yüzüm kızarıyor,utanıyorum.Ne alacağımı bilemiyorum.Ne götürüleceğini tahmin bile edemiyorum.

  Gıcırdayan merdivenleri teker teker tırmanırken,duvarlarda asılı olan resimleri inceliyorum.Ela ne kadar da çok babasına benziyormuş,onu fark ediyorum.

  İlk defa bir fotoğrafa bakarken kime benzediğimi düşünmüyorum.

  Terasa çıktığımda,beton zeminin üzerinde sıralanmış ,rengarenk çiçekler karşılıyor beni.İçim ısınıyor yine.

  Ardımda Ela'ile bir kaç adım atıyorum,evlerini böyle derin incelediğim için bana kızıyor mudur bilmiyorum.

  Kare şeklinde ki teras da,portatif salıncak dikkatimi çekiyor.Hemen hayallere dalıyorum.Ela ile sallanırken görüyorum kendimi.

Kırmızı kareli bir örtü uçuşuyor,sabahın hafif esintisiyle.Gözüm kayıyor o tarafa.Şirin bir masa görüyorum.Gözlerim doluyor.Yutkunmaya çalışıyorum ama yalnızlığımı bir türlü sindiremiyorum.


                                                                     --o---o---o---o---o---
  

Hiç yorum yok: